Güncel
Kıbrıs barış Harekatı 43. yılında: 'Ecevit Londra’dayken Erbakan operasyon emri verdi'
Adada artan Rum mezalimine karşı 1974 yılında gerçekleştirilen Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 43’üncü yıl dönümü idrak ediliyor. İşte operasyonun ayrıntıları…
1974 yılında Kıbrıs adasında devam eden huzursuzluÄŸa çare olarak gerçekleÅŸtirilen Kıbrıs Barış Harekâtı'nın 43. yıldönümü idrak ediliyor. Ãœzerinden yarım asra yakın bir zaman geçmesine raÄŸmen operasyondaki Necmettin Erbakan-Bülent Ecevit rolleri tartışılmaya devam ederken, gazeteci Mustafa Uzun'un bu yıl Ravza Yayınları arasından çıkan “Baharın Ä°lk ÇiçeÄŸi” isimli kitabı da bu konuda bilgiler içeriyor.
Uzun'un anlatımıyla Kıbrıs Barış Harekâtı:
“BANA NE AMERÄ°KA'DAN”
Kıbrıs Zaferi üzerine Erbakan'ın tarihi rolünü tekrar hatırlatmakta fayda var. O dönemde Kıbrıs'ta Rumlar Müslümanlara büyük zulümler yapıyorlardı. Müslüman Türkler, “Mücahitler” olarak direniÅŸe geçmiÅŸlerdi ancak Kıbrıs'taki Rumlar Yunanistan'ın desteÄŸi ile ağır silahlarla köylere, ÅŸehirlere saldırıyorlardı. Kıbrıs Müslümanları Türkiye'den yardım istiyorlardı ancak o zamana kadar herhangi bir adım atılmış deÄŸildi. Ä°nönü'nün BaÅŸbakan olduÄŸu dönemde Kıbrıs'a askeri müdahale için izin çıkmasına raÄŸmen herhangi bir giriÅŸimde bulunulmuÅŸ deÄŸildi. Batı ülkeleri Türkiye'yi ağır kıskaca almıştı, Ä°nönü'den sonra Süleyman Demirel tek başına iktidarda iken de Kıbrıs için herhangi bir ÅŸey yapmamıştı. Ancak ÅŸimdi hükümette Erbakan vardı. Nihat Erim'in; “Biz Ä°smet Ä°nönü ekolünden yetiÅŸmiÅŸ kimseleriz, Ä°smet PaÅŸa saÄŸlığında bize, Amerika'dan yazılı muvafakat gelmedikçe sakın çıkartma yapmayın diye tembih etmiÅŸti. Bu itibarla çıkartmayı tasvip edemem” ifadesinde kendini bulan kompleks elbette Erbakan'da yoktur. O; “bana ne Amerika'dan” diyebilen onurlu bir Müslüman liderdir.
TEK ÇÖZÜM TSK OPERASYONU
Bu esnada Ecevit Batılı güçlerin yardımını istemeyi tercih etmektedir. Erbakan ise hiçbir Batılı gücün Kıbrıs'taki zulmü durdurmayacağını ve tek çözümün Türk Silahlı Kuvvetleri olduğunu savunmaktadır. Buna rağmen Ecevit İngiltere'ye görüşmeler için gider.
Erbakan, Ecevit'i uÄŸurlar uÄŸurlamaz daha havalimanında Genel Kurmay BaÅŸkanı Semih Sancar ve bazı komutanlarla Kıbrıs konulu kritik bir toplantı yapar. Erbakan bu tarihi toplantıda Kıbrıs Zaferi için düğmeye basar ve hatta Türk Silahlı Kuvvetlerinin çıkartma yapacağı günü ve saati dahi belirler. Erbakan, şöyle der; “Çıkartma önümüzdeki Cuma günü sabahı baÅŸlasın. Nasıl olsa Ä°ngilizler taleplerimizi ret edecekler, biz beyhude vakit kaybetmeyelim, Cuma sabahı mübarek sabahtır." Bu açık teklif karşısında heyecanlanan Genel Kurmay BaÅŸkanı Semih Sancar; “Allah sizden razı olsun. 13 senedir haysiyeti Makarios tarafından rencide edilen bir ordunun kumandanıyım. Bu günleri de Allah bize gösterdi. Ama ÅŸimdi ben çıkartma için gemilerimize hareket emri versem onlar ancak Cumartesi sabahına adaya eriÅŸebilirler. Çünkü eski tank motorları monte ettik, Saatte beÅŸ altı milden fazla sürat yapamazlar” der. Deniz Kuvvetleri Komutanı Kemal Kayacan da o toplantıda; “Biz Karadenizliyiz. Takalarla, kayıklarla bile adaya çıkarız. Ama yeter ki eskiden olduÄŸu gibi yan yoldan geri çaÄŸrılmayalım” der ve aslında savaÅŸ daha o dakikada kazanılır.
ECEVÄ°T LONDRA'DAYKEN ERBAKAN EMÄ°R VERDÄ°
Kuvvet komutanlarının bu tavrı karşısında Ecevit daha Londra'da iken Erbakan Kıbrıs'a çıkartma emrini verir. Ecevit Ä°ngiltere'de umduÄŸunu bulamadan geri döndüğünde Türk Silahlı Kuvvetleri'ne çıkartma emrinin Erbakan tarafından verildiÄŸini görür. Haberi uçaktan iner inmez öğrenen Ecevit acilen Bakanlar Kurulunu toplantıya çağırır. Erbakan'ın BaÅŸbakan'a vekâlet ettiÄŸi sürede çıkartma emri vermesi üzerine Ecevit hükümet bozulana kadar bir daha yurtdışına çıkmamış ve Erbakan'a BaÅŸbakanlık vekâletini vermemiÅŸtir. Ãœlkeye dönüşte yapacak bir ÅŸey kalmadığını gören Ecevit, Ordunun gerekli bütün hazırlıkları yapması üzerine Bakanlar Kurulu kararının alınmasına razı olur. Dönemin Adalet Partisi Genel BaÅŸkanı Süleyman Demirel ise hala "Bu bir maceradır. Katılmamız söz konusu deÄŸildir” demektedir.
Çıkartma hemen başlar.
ERBAKAN-ECEVÄ°T TARTIÅžMASI
Türk Silahlı Kuvvetleri çıkartmanın başından itibaren büyük bir hızla ilerleyerek Rumları yenilgiye uÄŸratmaya baÅŸlar. Aynı gün gece yarısında BirleÅŸmiÅŸ Milletler Güvenlik Konseyi ateÅŸkes kararı alır. Ecevit, Bakanlar Kurulunu olaÄŸanüstü acil toplantıya çağırır. Ecevit'in maksadı; BirleÅŸmiÅŸ Milletler Güvenlik Konseyi'nin kararını yerine getirmektir. Bunun için Bakanlar Kurulunu toplar. Toplantıda MSP tarafı harekâtın her ÅŸeye raÄŸmen devam etmesini savunurken Ecevit ve Bakanları askerin hemen durmasını ister. Ecevit şöyle der; “Sayın Erbakan, her mühim iÅŸte senin dediÄŸin oldu. Bu kez de benim dediÄŸim olsun, ne olur hemen Kıbrıs'ta ateÅŸkes kararı alalım. Ben Sancar PaÅŸa ile de konuÅŸtum. Talebimi kabul et. Sayın Erbakan, BirleÅŸmiÅŸ Milletler Güvenlik Konseyi olay hakkında ateÅŸkes kararı aldı. Biz üye sıfatıyla bu karara uymak zorundayız."
BaÅŸbakan Yardımcısı Prof. Dr. Necmettin Erbakan ise olaya çok daha geniÅŸ bir perspektiften bakmaktadır. Şöyle konuÅŸur; “AteÅŸkes ne demek? Biz bundan çok daha büyük iÅŸler baÅŸarmış bir milletin mensuplarıyız. Benimle istiÅŸare etmeden Sancar PaÅŸa'ya ateÅŸ keseceÄŸimizi nasıl söylersiniz? Bu hükümet ortak bir hükümettir. Bizden izin almadan ateÅŸ keseceÄŸiz diyemezsiniz. Sayın Ecevit. Neden Güvenlik Konseyi'nin kararına uymak zorunda olalım, ÅŸu beÄŸenmediÄŸimiz Ä°srail, BirleÅŸmiÅŸ Milletlerin 100'e yakın kararına uymadı da ne oldu? Biz o kadar yok muyuz? Kesinlikle böyle ÅŸey olmaz. Harekât devam edecektir."
TSK MÃœDAHALESÄ° Ä°KÄ° ÃœLKEDE Ä°DARE YIKTI
Bu esnada Rumlar, Türkiye'nin 1963 ve 1967'deki gibi adaya müdahale edemeyeceğini düşünmüş bu yüzden ilk başta etkili müdahale edememiş, akşama doğru karşı harekâta başlamışlardır. Rumların karşı taarruzu 20 Temmuz akşamından 21 Temmuz sabahına kadar sürmüş, fakat Rum birlikleri başarı sağlayamamış Türk kuvvetleri mevzilerini korumayı başarmıştır. Ertesi gün tekrar ilerlemeye devam eden 4. Paraşüt Taburu, Rum birlikleri tarafından saldırıya uğrayan Kıbrıs Türk Alayı ile birleşerek Lefkoşa Havalimanı ve Kaymaklı bölgesine taarruza başlamıştır. 2. ve 3. Türk Komando Taburları da Zeytinli istikametinde ilerlemeye başlamıştır.
22 Temmuz'da 3. Paraşüt Taburunun taarruzu sonucu, Deliktepenin ele geçirilmesiyle, Türk birlikleri önce Girne'ye girer, daha sonra da Lefkoşa'ya yönelir. Ateşkes başlamadan Girne-Lefkoşa hattı birleşir. Daha sonra Erbakan'ın muhalefetine rağmen Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 353 sayılı kararının 5. maddesi gereği 22 Temmuz 1974 tarihinde ateşkes ilan edilir. Erbakan adanın tamamını istemektedir. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bu müdahalesinin sonucunda Yunanistan'daki cunta idaresi ve Kıbrıs Cumhuriyeti'ndeki Nikos Sampson Hükümeti yıkılır.
“ESAS SUÇLULAR YUNAN SUBAYLARIDIR”
SavaÅŸtan çok sonra Yunanistan'da darbecilerle hesaplaÅŸan Yunan yargısı Türkiye'nin bu harekatının haklılığını da kendilerince ortaya koyar. Yunan Temyiz Mahkemesi cuntacılar hakkındaki dava sonunda 21 Mart 1979 günü 2558/79 sayılı ÅŸu kararı verir: “Zürih ve Londra antlaÅŸmalarına göre Kıbrıs'a yapılan Türk askeri müdahalesi yasaldır. Türkiye, yükümlülüklerini yerine getirme hakkı olan garantör devletlerden biridir. Esas suçlular darbeyi hazırlayan ve icra eden ve bu suretle de bu müdahalenin koÅŸullarını hazırlayan Yunan subaylarıdır.”
Kıbrıs Barış Harekatı sonunda Türk Silahlı Kuvvetleri'nden 415 Kara, 65 Deniz, 5 Hava, 13 Jandarma olmak üzere toplam: 498 şehit ve 1.200 yaralı verilir. Kıbrıs Türk tarafı ise, 70 mücahit ve 270 sivil şehit, 1000 yaralı verir. Kıbrıs Türkleri genel olarak 1672 şehit ve binlerce yaralı vermiştir. Rumlar ve Yunanlılar ise 4 binden fazla ölü ve 12.000 yaralı vermiştir. Savaşın dışında olmasına rağmen BM Barış Gücü askerleri de kayıp vermiştir: "3 Avusturyalı asker ölmüş, 24 Avusturyalı, 17 Finlandiyalı, 4 İngiliz ve 3 Kanadalı asker de yaralanmıştır. 1975 yılında Kıbrıs Türk Federe Devleti, 15 Kasım 1983'te ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kurulur."
ERBAKAN, KIBRIS ÇIKARMASINI BÖYLE ANLATTI
Erbakan, Kıbrıs Zaferi sürecini şöyle anlatır; “Sayın Ecevit, müdahalenin Ä°ngiltere ile birlikte yapılmasının daha uygun olacağını düşünüyordu. Bize gelince, bir yandan garantör devlet olduÄŸu için Ä°ngiltere'ye teklif yapılmasını, ancak Ä°ngiltere'nin böyle bir teklife müspet cevap vermemesi durumunda Kıbrıs'taki katliamın daha uzun süre devam etmeden biran evvel durdurulması, diÄŸer yandan Sampson'un duruma hakim olup müdahalemize karşı daha güçlü bir direniÅŸ göstermesine zemin hazırlamaması için harekatın geciktirilmeden baÅŸlatılmasını istiyorduk. Bu sebepten dolayı Sayın Ecevit, Ä°ngiltere'ye uÄŸurladıktan sonra BaÅŸbakan Vekili olarak Genelkurmay BaÅŸkam ve Kuvvet Komutanlarıyla havaalanında yaptığımız toplantıda, gecikmenin olabileceÄŸi mahzurlarım dikkate alarak, komutanların askeri harekât hazırlıklarının derhal baÅŸlatılması, birliklerin yerlerinden getirilip çıkarma gemilerine bindirilmesi için hükümet emrine ihtiyaç olduÄŸunu söylemeleri üzerine, kendilerine resmen bu emri verdik. Bu emri verirken ÅŸunu düşündüm: Åžayet hükümet ortağımızı ikna edemezsek müdahale yapılmadan önce birlikleri geri döndürecek zamanımız olacaktı. Åžayet mutabık kalırsak Sayın Ecevit'in geldiÄŸi akÅŸamın, sabahında birliklerimiz Girne önünde bulunacaklar ve hareket geç kalmamış olacaktı. Böylece Harekât bizim ve komutanların uygun gördüğümüz ÅŸekilde baÅŸarılmış oldu."
EVREN, BÖYLE ANLATTI
Orgeneral Kenan Evren, daha sonra o günleri şöyle anlatır; “Koalisyon kanadı Milli Selamet Partisi, Kıbrıs'ta ele geçirilen topraklardan bir karışının bile verilmesine razı olmuyor, sanki ulaşılan hedef, kazanılan araziyi kendisi kararlaÅŸtırmış gibi ‘kanla alınan toprak verilmez' diyerek bütün görüşmeleri baltalıyordu. Hâlbuki ele geçirilen topraklar esasında kararlaÅŸtırılandan fazla idi. Sebebi de yapılacak müzakerelerde bu fazlalıklar bir taviz olarak verilebilecekti. Fakat Erbakan, her müzakereyi neticesiz bırakıyordu.”
Kenan Evren'in bu taraflı açıklamaları dahi zaferdeki Erbakan rolünü apaçık ortaya koymaktadır.
Kıbrıs Zaferi büyük bir zaferdir. Kıbrıs, sadece tarihsel durumu ya da stratejik açıdan eşsiz konumu nedeniyle değil, manevi anlamda da çok büyük bir mesaj olmuştur. Çünkü 200 yıldır sürekli toprak kaybeden İslam Coğrafyası 200 yıl aradan sonra yeniden ilk defa toprak kazanmıştır. Bu sadece Türkiye için geçerli değildir. Bütün dünya genelinde ilk defa Doğu, Batı'dan Kıbrıs ile toprak almıştır. Bu durum bütün İslam dünyasında ve Doğu âleminde büyük heyecana sebep olmuştur.
Bu çıkartma ve zafer neticesinde Kıbrıs Türklerinin can güvenlikleri, hak ve hürriyetleri korunmuş oldu. Kıbrıslı Rumlar ve Yunanlılar da gerekli dersi almış oldu. Bu zaferi kullanmak isteyen Ecevit adeta Kıbrıs Fatihi ilan edildi. Oysa ona kalsa böyle bir harekât asla başlamayacaktı.
Henüz yorum yapılmamış.